Monday, August 27, 2012

Büründüğümüz Maskeler



Neden duygularımızı göstermekten korkuyoruz? Nedir bizi olmadığımız kişiler gibi davranmaya iten? Neden maskelerin altına saklanma ihtiyacı hissediyoruz yoksa kendimizden bu kadar mı korkuyoruz?

Duygularımızı göstermekten kaçınmanın altında belli sebepler yatıyor olabilir. Duygusallığı güçsüzlük olarak algılayıp duygularımızı gizlemek ve bu şekilde kendini güçlü göstermek başlıca neden olarak sayılabilir. Bu konuyla ilgili insanların fikirlerini sorduğumda genel bir kanı var; insanlar duygusallıklarını gösterirlerse daha fazla canlarının yanmasından korkuyorlar. Bu korku onlara duygularını gizleme kalkanını geliştiriyor, bir nevi korunma kalkanı. Duygular gizlenince de insanlar sahte bir dünyanın parçası oluyorlar, mutlu insan rolünü üstleniyorlar adeta maskelerin altına gizleniyorlar.

Duyguları gizleyip, içinizde biriktirmenin daha sonra bir volkan etkisi yaratacağına inanırım hep. Olayları içinde yaşamak bir insana ne kadar iyi gelebilir. Bence dışarı vurmadıkça gerektiği zaman hüzünlenmedikçe, ağlamadıkça doğal akışa karşı koymaya çalışır insan. Şunun farkına varıyorum ki, insanlar ağlamanın da gülmek kadar doğal olduğunu kabul edemiyorlar belki de. Toplumsal bir baskı var sanki. Fakat hayat çok hızlı akıyor. Duygularımız da hayatın hızlı akmasıyla monotonlaşıyor. Pozitif duyguları çoğu zaman yapmacıktan da olsa göstermeyi tercih edip geri kalan hayatı tozpembe yaşamaya devam ediyoruz. Bu durumun ne kadar gerçekçi olduğu tabi ki tartışılır. Bu tartışma hayatımızda yalnızca mutlu anlar mı olmalı sorusunu beraberinde getiriyor. Sanki mutlu olmak zorundayız, her şey hayatımızda her daim tıkırında olmalı ancak hangimiz gerçekten her daim bu mutluluğa sahibiz?

Hayatta mutsuzluk ve acı da neşeli günler kadar beslemiyor mu insanı? Çoğu sanatçı en muhteşem eserlerini mutsuzken icra etmiyor mu? En sevdiğiniz şarkıyı düşünün dinlediğinizde söyleyen ve yazan kişinin sizi ne kadar da derinden anladığına şahit olmuyor muyuz? O derinliği yakalayan kişi belki de en hüzünlü anlarında yazdı o parçayı. O şarkıda hüzünlenmeyip hiç yaşamamış gibi davranma çabamız neden? İnkar mı ediyoruz şimdi de yaşadıklarımızı? İlla ki her zaman mutlu olamayız. Zaman zaman içinizden bir hüzün dalgası yükselir ya da bakarsınız acı çekiyorsunuz. O anları da doğal akışta yaşamanın ne kadar büyük çözülmelere sebep olduğunu bilsek göz pınarlarımız dolduğunda belki de hiç tutmayız, o yaşları orda hapsetmek yerine dışarı çıkıp onların özgürlüklerine kavuşmalarına izin verebiliriz, kim bilir.

Duygulandığımız anda o güzel duyguları yaşamaya izin vermek ruhumuzda bazı çözülmelere sebep olacaktır. Nasıl ki mutlu anlar, kahkahalar ruhumuza iyi geliyorsa zamanı geldiğinde içten gelen duygusallaşma da çözülmeleri beraberinde getirecek. Bastırmaya çalıştığımız duygular içimizde birtakım çatışmalara sebebiyet verebilir. Sanki ait olmadığı yerde barınmak istemeyen bir şeyleri bizim orda zorla tutmaya çalışmamız gibi. Duygusallığımızı gizlemeye çalışmak bizi daha acımasız, daha soğuk, daha hayattan uzak kişiler haline getirebilir. Duyguları açığa çıkartalım ve duygulanabiliyorsak o anda bu hislerin açığa çıkmasına izin verelim. Duygularını yaşayabilen özenilecek halimizi bastırmaya çalışıp maskeli robotlara dönüşmeyelim.

(Defne Acar'a İthafen)

SERRA ORUÇ
YAŞAM KOÇU