Geçen yazımda beni kendimden bahsetmeye teşvik eden durumun
yaptığım bir yolculuk olduğunu söylemiştim. Seyahat noktam Arsuz idi. Önceleri haritada yerini bile gösteremeyecekken artık en sevdiğim yerler sıralamasında üst sıraları kaptı. Arsuz
bence keşfedilmemiş, gizli bir cennet. İnşallah öyle de kalır- cani Türk
insanının keşfettiği güzelim yerleri nasıl katlettiği malumunuz. Doğası harika,
yemekler sonsuz lezzette ve en güzeli de insanları. Uzun zamandır
hissedemediğim bir sıcaklık ve samimiyet yumağının içinde buldum kendimi. Büyük
şehirlerde büyük streslere(!) sahibiz ya, farkında olmadan insani değerlerimizi
de yitirmeye başlamışız. Trafiğin yarattığı stres ve bir şeylere yetişme
kaygısında içtenliği unutmuşuz. Hıza ayak uydurabilme bahanesiyle rastgele
ilişkiler kurmaya başlamışız. Hatırı, gönlü olağan bir şekilde es geçer
olmuşuz. Fark ettim ki, istemeden de olsa ben de günlük yüzeysel ilişkilerin
kuklası olmaya başlamışım. Uzun zamandır böyle bir sıcaklık hissetmediğimi idrak ettim ve bu samimiyeti hayatımda daha çok yaşatmaya karar verdim.
Çok sevdiğim bir arkadaşımın davetlisi olarak gittim
Arsuz’a. Yediğim her şey özel yapım
olduğundan yemek beğenme eşiğim oldukça yükseldi. Çok sağ olsun Ali amcam her
şeyin en iyisiyle ağırladı bizi. Zaten yemek yeme işini çok severim, yemek
benim için bir motivasyon kaynağı- Yaşamak için değil yemek için
yaşayanlardanım. Kötü yemek moralimin bozulmasına sebep olabilir. Serra’nın
kalbine giden yol midesinden geçer dersem yanlış olmaz J Antakya mutfağı da zevkime
zevk kattı, yeni bir lezzet dünyasının kapılarını açtı bana.
Orada kısa sürede kurduğum güzel arkadaşlıklar düşünmeme
sebep oldu- neden sıradan ilişkilerin bu kadar sevdalısı olduk? Neredeyse
yadırgamıyoruz yüzeysel olmayı. Yüzümüzde o sahte gülücük, birbirimizi
dinlemeden geçiştirerek adının paylaşım olduğunu zannettiğimiz buluşmalar
yaşıyoruz. En güçlü paylaşım artık sosyal medyada diğerlerine sergilediğimiz
hayatımız. Sanki bir anda o anı yaşayabilmenin büyüsü kayboldu ve yerine orada
olmayanlara göstermek için çırpındığımız fotoğraf kareleri geçti. O kareler ne
kadar sahi, o da tartışılır. Kadraja mutlu giren yüzler, flaş patladıktan sonra
kimseye göstermediği gerçekliğine, yalnızlıklarına dönüyor aslında. İşte bu tatilde insanların
birbirine kıymet göstermesini tekrar hatırladım. Birbirini gerçekten dinleyen
ve güzel anlar paylaşan insanlar tanıdım.
Her seyahat insana bir şeyler katar aslında. Gittiğimiz
hiçbir yerden aynı insan olarak dönmeyiz ama çoğunlukla bu ufak değişimleri fark
etmeyiz. Arsuz da benim gastronomi dağarcığımı genişletirken yeni insan
tanımanın keyfini yeniden hatırlattı. “Nasıl olsa o an beraberiz, sonrası Allah
kerim ne gerek var çaba sarf edip bağ kurmaya” mottosunda yaşayan insanlar
çoğaldıkça kendimi etrafımdaki insanlara kapatmışım. O yüzeysellik oyununda
kendime yer bulamadığım için uzaklaşmışım. Şimdi yeniden farklı yaşamların
içinde savrulmanın sevincini yaşıyorum. Yeni hayatlarda surf yapıyorum. Bu farkındalıkla
UMARIM yüzeysel ilişkilere fren atabileceğim.
SERRA ORUÇ
YAŞAM KOÇU