Bilkent’ten mezun olduğum yıl, hayallerini kurduğum Los
Angeles’a yol aldım- kendim için
yaptığım birinci mükemmel şey!
Harika 2 yıl geçirdikten sonra- oradaki deneyimlerim başka
yazı konusu- Ankara’ ya döndüm. Back to reality! Ailemi özlemiştim ve kendi ülkemde
faydalı olmak istiyordum-HAYAL KIRIKLIĞI! Özlediğimi sandığım hayata dair ne
varsa, onlardan nefret ederek 1 yıl geçirdim.
Ailemle çalışmadan önce KPMG’de 1 yıl deneyim yaşadım. Ve
kesinlikle çalıştığım yeri sevmiyordum.
Evde mutlu değildim.
Sosyal hayatımda asosyaller gibi sıkılıyordum. Çok gergin ve
beni iyice dibe çeken bir erkek arkadaşım vardı. Hobi olarak anlaşamıyorduk.
Bir sevgili sana hayat katmalı değil mi? Benimkisi eser miktarda kalmış kırıntı
heveslerimi de nasıl tüketeceğiyle ilgileniyordu. Tek motivasyonu bam telimi
bulup beni zıplatmaktı. Pek tabii büyük gün geldi çattı, yollarımız ayrıldı. Şu
sıralarda baba oluyordu- nasıl da sevecen bir baba olmuştur!
Ayrıldık, bitti ama ben kabullenemiyordum bana
yaşattıklarını. Uzun mesailer harcayarak bana yaptığı kötülükleri hemen hemen
tanıdığım herkese anlattım. Aşırı negatif bir moddaydım. Ağzımdan çıkan yegane
cümleler, buram buram mızmızlanma ve şikayet kokuyordu. Olmadığım birine
dönüşmüş, hiçbir şeyden zevk alamamaya başlamıştım. (çok sonraları öğrenecektim
kimse bize bir şey yaşatmıyor- biz izin vermediğimiz sürece)
Gökten prens/3 elma/ şans topu artık sihirli ne varsa
düşmesini diliyor ve bir zahmet beni başımdaki husumetlerden kurtarmasını
bekliyordum. Nerdeeee, gelmedi tabiki!
Çook sonra fark ettim. Lambadan Alaaddin filan çıkmayacak.
Saçları uzattık, kuleye tırmanan da yok. Kurtarıcı bayağı yakında- hatta
içimde! Beni ancak BEN kurtarabilirim. İyi de nasıl kurtaracağım?
Mutsuzum ya herkesin ilgi odağı benim, hapşırsam gözün mü
doldu diye anlamsız bir ilgi var üzerimde- ki hiç hoşlanmam başkalarının
hayatına mal olmaktan! Evde konuşmalar yapıyorum, bu günler geçecek nutukları-
ilacı buldum ya kendimde. Ama nafile, baby boomer’ların kurucu ortaklarından
annem ve babam beni kesinlikle anlamıyor! Gezegen dışı gibiyim onlar için!
Değişim, sorgulamak, büyümek, kendi kararları olmak falan büyük laflar. En
sonunda, fazlasıyla farkında zihnim
antenleri açmayı akıl etti de kendi yolunu bulma yolculuğuna girdi- bu da başka
hikaye. Olayları çözmeye çalışmaktan çıkıp kendimi bulmaya dönünce bir baloncuk
çıktı kafamdan. Aynada en güçlü iki öğretmenim- babam ve güya psikopat erkek
arkadaşım (Onu ben çektim kendime galiba ya, aşk değildi o!- sonra aşkı da
gördük şükür)
İkinci sıçrama!
Artık karşıma çıkan herkes için iyi ki diyorum, iyi ki girdi hayatıma- söylenmek yok! Ama bir de kalmasını istememe rağmen usulca gidenler oluyor. Bir gün kalıcısı da olur herhalde. Önceden hep temizlik yapıyordum, şimdi ise yapılanma zamanı. Yeni faza geçmişim.
SERRA ORUÇ